18 Mart 2011 Cuma

Sen kanser nedir bilir misin? "Nükleer"e hayır der misin?

Yediğimiz her şey belki eninde sonunda kanser yapacak bizi. Kanser olacağı kesin insanlar olarak günümüzü geçiriyoruz belki de. Yiyeceklerin etiketlerine bakmaktan gözleri yorulan; açık, paketsiz, fabrikadan geçmemiş gıda bulmakta zorlanan insanlar olmuşuz. Kanser ise artık sinsi sinsi bekleyen bir düşman olmaktan çıkmış, her yerde bizi arayıp soruyor. Bugün seni yarın beni alacak.
Ya gıdadan gelmezse peki kanser? Yediğinin ölümün olması zaten içler acısı ama ya başka başka kanserler de bekliyorsa kapıda?
Anneannemi öyle kaybettim işte ben. Seneler olmuş. Ama ölümler sene dinlemiyor ki, insan sadece öteliyor, ittiriyor anıları can yakmasın diye daha fazla. Evinde her şeyi kendi yapan anneannem, sigara nedir bilmemiş, GDO nedir, E-330 nedir duymamış anneannem kanserden öldü yıllar önce.
Elleri katmer yapmaktan, poğaça pişirmekten her daim una bulanmış, yiyecekleri hep en temizinden, hep en iyisinden seçmeyi bilen, sofraları ve davetleri dillere destan, tarifleri şimdi kendi gibi toprak olmuş rahmetli teyzelerin tozlu defterlerinde boy boy yazılı, herkesin imrendiği giysilerini kendi çizip kendi diken, hiçbir şeyin fazlasını istemeden, "kararında", "yeterince" yaşayan, bir adet tarağı, aynası ve ruju ile her zaman sade ve bakımlı olmuş ve bana bir insanın nasıl kendi başına sürdürülebilir yaşayacağını göstermiş anneannem öylecene 2 ayda gidivermişti.
Kanser bu. Nedeni nasılı her daim zihnimizde, cevapları genlerde, hücrelerde saklı. Acıları ise hep içimizde bir yerlerde geziyor.
Kanser nedir iyi biliyorum ben. O endamlı kadının nasıl süzüldüğünü, bacaklarının nasıl günden güne şiştiğini, kan dolaşımının yavaşladığını, acıların nasıl onu uyutmadığını, gecelerinin gündüzlerinin bir anlamının kalmadığını ben gördüm. Nasıl gizli gizli ölmeyi dilediğini hepimiz gördük. Ve ilk kez bildik sabah sabah çalan bir telefonun ne anlama geldiğini.
Kanser bu. Elleyebiliyorsun, görebiliyorsun, yaşayabiliyorsun. Ama kahretsin ki unutamıyorsun.
Eskiden kanser kapıyı çalana kadar belki çoğumuz bilmiyorduk neler getirip neler götürdüğünü bu hastalığın. Ama artık her kapıda kanser, kırmızı boyayla konmuş işaretler gibi kapılarda sırıtıyor.
Anneannem de bilmiyordu 65 yaşında kendi kapısını çalacağını.
Yaşı ilerlerdikçe bile insan kendine konduramazken, gençler nasıl anlamlandırsın?
İçtikleri çaydan ölenler var, çay, içimizi ısıttığımız, her daim dostumuz çay...

Her kapıda bir kanser ve geride yarım kalmış hayatlar.
yalnız dedeler
yalnız kardeşler
yalnız sevgililer
yalnız ölüler
Ben kanser nedir biliyorum. Çoğumuz biliyoruz artık. Bilmeyen için de binlerce resim var görecek, binlerce anı var dinleyecek. Her kapıdan çıkan kanserli bir ölü var.
Bilmek kolay ama yaşaması zor.
Ölüm kaderden, kader Tanrı'dan belki ama kaderi şekillendirmek insandan.
Kanser zaten kapıdayken ona kapıyı açmak neden?

Nükleer santral istemiyorum çünkü ben kanseri biliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder