16 Aralık 2010 Perşembe

bu pazarlar daha ne kadar yaşar?

Butun bir donemi Norveç halkına nasıl daha fazla miktarda iyi, sağlıklı ve etik gıda sağlayabiliriz sorusuyla uğraşarak geçirdik. Hayali semt pazarları tasarladık, adı duyulmayan çiftçilerle konustuk, okullara gittik, evlere gittik...
ABD'de semt pazarlarının (orada çiftçi pazarı deniyor-farmers' market) ne kadar buyuk bir destekle yeniden açılmaya çalışıldığına dair o kadar çok makale okuyup video izledik ki. Norveç'e de benzer bir yaklaşımla pazarlar kurulması için destek verdik, proje yürüttük.
Her seferinde benim ülkem pazar kaynıyor, herkes sokağa çıkıp tezgahlardan alacağını alabiliyor, türlü çeşitli mahalle pazarları var, çiftçisi, satıcısı, alıcısı herkes birbiriyle bir şekilde iletişim kurabiliyor deyip durdum. Gurur duydum desem yeridir.
Sonra ne mi oldu? Buraya gelip pazarların çok da istenmediğini (ki zaten çocukluğumu geçirdiğim Salı ve Cuma pazarları çoktan sizlere ömür, onlarla beraber benim anılarım da yüreğimde anıt oldular), hatta bin bir emekle ve istekle yaratılan organik pazarın (Selamiçeşme'deki) kimi insanlarca buraya yakışmıyor diye istenmediğini duydum şoka girdim.
Yakışmıyor hic Avrupai değil!
Avrupa ve ABD fellik fellik çiftçi marketleri kurmanın yollarını ararken, bize pazarlar yakışmıyor.
Yakışan ne peki?
süpermarketler
raflar
iletişimsizlik
gıdayı poşete koymak ve onu hijyenik, ulaşılabilir, kontrol edilebilir bir obje haline getirmek
plastik sebzeler
lastik meyveler
lambalar
duvarlar ve duvarlar
O kadar için acıyor ki. Giden çocukluğuma mı yoksa onu beraberinde götüren sokaklara, yollara, pazarlara ve insanlara mı neye üzülsem bilemiyorum.

1 yorum:

  1. tipik olaylar.
    bi 20 yıl sonra da ABye bakar aa pazarları tekrar kuralım deriz :(

    YanıtlaSil