27 Aralık 2010 Pazartesi

sabun

Çocukluğumun kokularına geri döndürdü beni sabunlar. Ne kadar da uzak kalmışız. Ne kadar uzatmışız arayı. Yapay kokulu şampuanlara heves edip sırt çevirmişiz sabunlara. Ezilmiş büzülmüş eriyip gitmiş sabunlar hayallerde. Doğa için yeniden keşfettim sabunu. Erisin gitsin aksın süzülsün sıfır olsun sularda diye.
Zeytinyağından aksın
keçi sütünde aklansın
defneyle
fıstıkla çoğalsın
aklasın paklasın beni.

16 Aralık 2010 Perşembe

bu pazarlar daha ne kadar yaşar?

Butun bir donemi Norveç halkına nasıl daha fazla miktarda iyi, sağlıklı ve etik gıda sağlayabiliriz sorusuyla uğraşarak geçirdik. Hayali semt pazarları tasarladık, adı duyulmayan çiftçilerle konustuk, okullara gittik, evlere gittik...
ABD'de semt pazarlarının (orada çiftçi pazarı deniyor-farmers' market) ne kadar buyuk bir destekle yeniden açılmaya çalışıldığına dair o kadar çok makale okuyup video izledik ki. Norveç'e de benzer bir yaklaşımla pazarlar kurulması için destek verdik, proje yürüttük.
Her seferinde benim ülkem pazar kaynıyor, herkes sokağa çıkıp tezgahlardan alacağını alabiliyor, türlü çeşitli mahalle pazarları var, çiftçisi, satıcısı, alıcısı herkes birbiriyle bir şekilde iletişim kurabiliyor deyip durdum. Gurur duydum desem yeridir.
Sonra ne mi oldu? Buraya gelip pazarların çok da istenmediğini (ki zaten çocukluğumu geçirdiğim Salı ve Cuma pazarları çoktan sizlere ömür, onlarla beraber benim anılarım da yüreğimde anıt oldular), hatta bin bir emekle ve istekle yaratılan organik pazarın (Selamiçeşme'deki) kimi insanlarca buraya yakışmıyor diye istenmediğini duydum şoka girdim.
Yakışmıyor hic Avrupai değil!
Avrupa ve ABD fellik fellik çiftçi marketleri kurmanın yollarını ararken, bize pazarlar yakışmıyor.
Yakışan ne peki?
süpermarketler
raflar
iletişimsizlik
gıdayı poşete koymak ve onu hijyenik, ulaşılabilir, kontrol edilebilir bir obje haline getirmek
plastik sebzeler
lastik meyveler
lambalar
duvarlar ve duvarlar
O kadar için acıyor ki. Giden çocukluğuma mı yoksa onu beraberinde götüren sokaklara, yollara, pazarlara ve insanlara mı neye üzülsem bilemiyorum.

14 Aralık 2010 Salı

dönem sonu

Bir dönem sona erdi. Neler öğrendim neler...
Öncelikle Norveç'te tarım nedir onu öğrendim. Neredeyse sadece büyükbaş hayvan ve tahıl yetiştirerek (balıklara selam) insanların nasıl hayat kurduklarını, yemekler yarattıklarını ve yıllara, yüzyıllara, binyıllara rağmen dayandıklarını öğrendim.
Gıdanın ne kadar az ne kadar değerli ve ne kadar dehşet pahalı olabileceğini cebimde delikler aça aça deneyimledim.
Sadece bahça tarımını bilirken gelmeden önce, burada uçsuz bucaksız tarlalara anlam vermeyi öğrendim. Ve ineklere. Ve yoncalara. Ve ağaçlara.
Köyler yerine tek tek evler görmeyi garipsedim sonra sevdim sonra gene garipsedim.
Organik tarımın bizde ne kadar bilinmiyorsa orada da o kadar bilinmediğini gördüm ve şaşıverdim her geçen gün.
İnsanlara organik gıda yedirmenin zorluklarını tek tek gördüm not ettim.
Çok çalıştık çok emek verdik.
Ve öğrendik.
Bir dönem sona erdi. Yedik içtik öğrendik ama en çok da paylaştık.
Agroekoloji her şeyden önce paylaşmak oldu benim için.
Sürdürülebilir bir gelecek için paylaşmak.
Bilgiyi yemeği ve hayelleri.