31 Ocak 2011 Pazartesi

tanıdıklar

Yiyeceklerle bağlanıyor insan yaşadığı yere. Oradan uzak kalınca da en başta yemekleri özlüyor, zamanında burun kıvırdığı tatları hatırlıyor iç çekerek. Norveç'te de hikaye aynıydı. Hoş dünyanın her yerinden her şey geliyordu bu kuzey ülkesine ama 3-5 sarı domatese, tek tek poşetlerde satılan salatalıklara, gramla tartılan bakla ve fasulyelere yüz vermiyordum hiç. Sonuç mu? Organik yerel tohum patatesler, süt ürünleri ve antik buğdaylarla yapılan ekmekler. Şimdi ise güneye düştü yolum. Bu dönemki dersler beni nereye götürecek bilmiyorum ama gördüğüm ve aldığım yiyeceklerin beni Türkiye'ye yakınlaştırdığı kesin. Mevsimleri henüz gelmese de domates, biber ve patlıcanın hakimiyeti çok belirgin. Portakallar ve mandalinalar yerlerden toplanıyor. Ama bir şey var ki beni asıl o alıp götürüyor anılarıma: zeytin ve zeytinyağı. Her yer, her toprak, her aralık zeytine adanmış. Dünyanın en çok zeytin ağacı olan bölgelerinden birindeyim ve her yerde o tanıdık yeşilliği görüyorum. Gri-yeşil yaprak, altın-yeşil sıvı. Her yemekte zeytinyağı, her lokmada zeytinyağı, her tabakta, kaşıkta zeytinyağı. Tanıdık kokular ve tatlarla daha kolay geçiyor günler, azalıyor mesafeler.

1 yorum: