15 Ağustos 2010 Pazar

başlangıç

Birkaç sene önce tarım, doğa ve güzel yemeklerin peşinde bir yolculuğa çıktım. Geri dönemedim. Doğanın sesini, yüzünü, tadını, kokusunu bilemeden geçirilmiş bir İstanbul çocukluğu üzerine toprak atmak istiyordum en başta. Gri yerine yeşil kalemle yazmak istiyordum artık günlerimi. Ama aynı çocukluk bana, Anadolu'yu köşe bucak gezmiş aile büyüklerinin öğrendikleriyle süslenmiş renkli sofralar da sunmuştu. Kalabalık aile sofraları, neşe, kahkaha ve güzel yemekler. Küçük bir çocuk için yeteri kadar güzel anlardı. Ama zamana yenik düşen bedenler, elveda bile diyemeden giden büyükler, hayatın gerçekleri derken aileler de küçülüyor ve o anlar "neyse ki yaşanmış" anılar olarak kalmaya mahkum oluyor. İşte o yitip gitmiş çocukluğu ise deli gibi korumak istiyordum. Sonra bir gün organik bir çiftliğe gittim ve yepyeni bir kapı açıldı önümde. Doğayı birebir yaşarken o eski sofraları da yaşatabilecektim. O gitmesin diye yalvardığım çocukluğa hiç tatmadığı doğayı hediye edebilecektim. Daha önce bilmediğim bir yol çıktı o kapının ardından. Yola adım attım ve hala yürüyorum. Doğa hissettiğim her şeyin arkasındaki güç ve bana destek oluyor. Tarım ise sırt çantam gibi her gün yepyeni bir bilgi ile dolduruyorum onu. Güzel yemeklerle ve sevgiyle dolu sofralar ise yol üstündeki duraklar. Yepyeni insanlarla, yepyeni tatlarla taçlanan bir yolculuk. Bense gidiyorum, gidiyorum, gidiyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder