14 Ocak 2011 Cuma

balkonlar

Aile sofraları deyince aklıma takılan anılarda balkon sefalarının yeri büyük. Çocukluğumun şimdi bende sadece mayhoş bir sızı bırakan günleri balkonlarda tat bulurdu. Yazın yaklaşmasıyla toz toprak dolmuş balkona çıkılır, içeri geri girerken pislik getirmeyelim diye oracığa konuvermiş plastik terlikler ayağa geçirilir ve balkon bir güzel sulanırdı. Toprakla karışıp kahverengiye çalan su balkon deliğinden akıp giderken bize de bir ferahlık gelirdi aniden. Sonra bütün kış güneşi beklemiş, ilgisizliğimizden de fena bıkmış çiçeklerin saksıları yoklanır, toprakları düzenlenir, kendilerine bir şans daha verilirdi o yaz da güneşlenmeleri için. En sonunda ise balkon masası şöylecene bir silinir, üstüste konmuş sandalyeler yerlerine dizilir ve balkon bir yaz için daha hazır ola geçirilirdi.
Sabahın tazeliğinde yapılan o uzun kahvaltılar.
Zeytinyağında yüzen domatesler hala aklımda. Beyaz peynir, yumartalı ekmek kızarması ve yeşil biberler. İlla ki de siyah zeytin. Ve balkona kadar taşınmış ama kendisine bir türlü yer bulunamayan çelik çaydanlık.
Gündüz sıcağında itibar görmeyen balkon akşama doğru yeniden canlanırdı.
5 çayı! Çelik çaydanlık bu sefer tabakların olmadığı boş masaya kral gibi konuşlanır, en ortada hükmünü sürerdi. Yanında ise görevlileri: kurabiyeler, bisküviler (inadına iki pötibör arası lokumlulardan), kekler ve börekler. Güneş batarken biz ayılır canlanırdık bardak bardak çayla.
Akşam olunca ise asıl cümbüş başlardı. Önce salata (domates, biber, salatalık) gelir, ardından bir iki meze ve günün anlam ve önemine göre balık, köfte-patates ya da patlıcan-biber kızartmalı bir sofra bizi bir araya getirirdi. Yan balkonlardan gelen çatal, bıçak ve kahkaha sesleriyle bizimkiler karışırdı. Birden bir şaka patlar, bir fıkra anlatılagelir ya da o gün yaşanmış komik bir anıdan herkese bahsedilirdi. O yemekler hiç bitmezdi ki. Gülerdik gülerdik gülerdik.
Yemeğin ardından son bir kez daha çay demlenir ve gece sessizliğin içinde sonlandırılırdı. Belki biraz tavla sesi, belki biraz televizyon (o televizyonların görüntüsü az bozulmadı balkona doğru çevrildikleri için) duyulurdu ama o kadar. Gece gelir balkon da uykuya yatardı herkes gibi.
Şimdiki evleri görüyorum Istanbul sokaklarında. Kutular, yüksek uzun kutular. Çıkıntıları yok, dışarı sarkan camları yok, dil çıkartan saksıları, parmak uzatan çiçekleri yok. Hepsi dümdüz ve pürüzsüz. Akşam ne zaman eve geleceğini bilmeden her sabah 6'da işe giden insanların balkon sefası olmaz ki diye düşünüyorlar yaparken bu evleri. Olmaz zaten. Ne sabahı ne öğleden sonrası ne akşamı var insanların artık, evde kullanılan tek şey yatak iken, balkonu kim düşünecek.
Oysa bilmezler ki binalardaki o pürüzler, o çıkıntılar ne anılar taşır, ne sofralar barındırır.
Balkon aile demek kahkaha demek benim için, yemek demek, yemekle yaşamak demek.

2 yorum:

  1. balkonları severim.
    Nasıl balkonsuz ev yapıyolar anlamıyorum, çok garip gerçekten.
    Annem hala balkonlu ev sayıklıyo bak mesela.
    Bir de dam olayı vardır, o da başka bi dünya, sen yaşamamışsındır muhtemelen.
    bizim bi hoca göbeğini savunurken şöyle derdi: göbeksiz bir erkek balkonsuz bir eve benzer.
    :)
    savunduğu düşünce saçma olmakla beraber balkonun önemine güzel bir dokunuş diyorum ben :)

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Selen Hanım,
    Ben ve eşim,blogunuzu bir solukta okuduk, edindiğiniz farklı bilgi ve deneyimleri bizlerle paylaşmış olmanız çok güzel.Bizler aslen İzmirli bir aileyiz ancak nisan başında önce Çanakkale'ye sonrasında da Ezine'ye bağlı Kemallı Köyü'ne yerleştik.Konum açısından Bozcaada'nın karşısındayız dersem, yeni yerleşim yerimiz hakkında bir fikir sahibi olabilirsiniz. Burada satın almış olduğumuz küçük bir arazide, kendine yeten (en azından yetmeye çalışan) bir sistem kurma çabasındayız. Dileğimiz, bu sistemde elden geldiğince permakültüre, doğal tarım ve hayvancılığa, sadeliğe, organiğe, doğaya,yavaşlığa yerverebilmek. Bahsettiğiniz agroekoloji ilgimizi çekti, bu konuda daha fazla bilgi sahibi olmak isteriz.Bundan sonra bloğunuzu yakından takip edeceğimizden emin olun. Ayrıca agroekoloji ile ilgili kaynak ta önerebilirseniz çok memnun oluruz.Eğer yolunuz bu taraflara düşerse, sizinle mutlaka tanışmak ve ortak ilgilerimiz konusunda daha fazla şey paylaşmak isteriz. Cevap yazmak isterseniz, mail adresimiz "onal.onal@hotmail.com"
    En kısa zamanda yeni yazılarınızı okumak ve yakın gelecekte tanışabilmek ümidiyle hoşçakalın.
    Özlem ÖNAL

    YanıtlaSil