2 Nisan 2011 Cumartesi

gıdaya erişim

Gıda güvencesine kafayı takmış durumdayım. Araştırma isteğim de bu alana kayıyor. Gıda güvencesi çok büyük bir konu; aslında yemek yenilen, bulundurulan, kullanılan her yerde gıda güvencesinden bahsetmek mümkün ama daha çok hane bazında algılanıyor. Kısaca, insanların gıdaya yeterli erişimi demek.

Günümüzde 1 milyara yakın insan fakirlikten dolayı açlık çekiyor, bir o kadarı da dengeli beslenemiyor. Gıdaya erişim kronik bir sorun olmaktan kurtulamıyor ne yazık ki.

Fakat bugünlerde kafama takılan ise acil durum zamanlarında gıda erişiminin ne olacağı. Birçok insan alıştığı günlük hayatı sürdürürken afetlerden ve acil durumlardan uzakta olduğunu düşünür. Acil durum anlarında ne yapacağımız çok belli değildir, eğer düzgün bir eğitim politikası da yoksa prosedürlerden, protokollerden, acil durum anında ilk yapılacaklardan haberimiz de yoktur. Gıdayı depolayabileceğimizden bahsederiz arada sırada. Ama bilmeyiz ki afet anı geldiğinde (en azından çoğu için bu geçerli) dolapta birikmiş paket paket yiyeceğin bir anlamı kalmaz. Aslında açlığa ne kadar yakın yaşıyoruz ama bunu bilmiyoruz. Deprem, sel, yangın zili çaldığı zaman ve biz canımızı kurtarıp kaçabildiğimiz zaman sorunlar daha da artar azalmak yerine. Eğer gıda yoksa ne olacak? Yemek depolayabileceğimizi düşündüğümüz o evler yıkılınca ne olacak?

Dünya iletişim olanaklarının artmasıyla inanılmaz yakınlaştı ve artık bir tıklamayla afet yaşamış bir ülkeye gıda yardımı göndermek mümkün. Evet kısa sürede bu tür yardımlar belki insanların temel gıda maddelerine ulaşmasına yardımcı olabilir ama büyük ölçekli, birçok ülkeyi etkileyebilecek bir afet durumunda bu geçici yardımların yapılabileceğinin garantisi yok (biz dünyaya sahip değiliz, o bize sahip). Üstelik bu yardımların ne kadar doğru olduğu da tartışmalı (Örneğin, Monsanto'nun afet yapılan bölgelere hiç beklemeden tohum yardımı yapması üzerine araştırma yapılmış bir konu, internette ateşli tartışmalarla destekleniyor veya kınanıyor). Tabi olası bir açlık anında kimsenin gıdanın kalitesiyle ilgilenemeyeceğini düşünmek de mümkün (yardımı aldın mı? tamam daha fazla konuşma!) ama yapılacak yardımların ileride açlığı arttıracak, gıdaya erişimi engelleyecek sorunlara yol açması da tartışılmalı (Monsanto örneğinde olduğu gibi, çiftçiler ilk başta geçici olarak tohuma kavuşabilirler ama zaman içerisinde genetiği oynanmış tohumlar yüzünden sahip oldukları tohuma/gıdaya erişim özgürlüğünü kaybedebilirler).

Afet konusu üzerinden gıda güvencesine baktığım zaman ulaşabildiğim tek bilgi gıda yardımları. Anladığım şekliyle acil durum gıda güvencesi üzerine kaynak bulmakta, örnek bulmakta zorlanıyorum. Sistemin "bir durum olursa yardım ederiz" mantığı üzerinden yürümesi aslında çok tehlikeli; bu bakış açısı insanların her şeye sahip olabileceklerine, güçlü olduklarına olan yanlış inançtan kaynaklanıyor. Ama doğanın dönüşümlerinde, sancılarında bizim gücümüzün ne kadar küçük olduğuna şahit oluyoruz, şimdiye kadar durumu kurtarmış olmamız bunun her zaman olacağının garantisi değil.

Yapmamız gereken insanların kendi gıda güvencelerine herhangi bir acil durum olduğunda bile sahip olabilmelerine yardımcı olmak. Belki çok büyük bir istek bu, belki de imkansız (sonuçta herkesin tarımla uğraştığı kendine yeterli bir dünyada da afetler olacak ve insanlar zarar görecekler) ama bir yerden başlamak gerekiyor. İnsanlara gıda güvencesinin ne kadar kırılgan bir olgu olduğunun anlatılması, kafalarda ufak bir farkındalık yaratılması bile bir başlangıç olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder